6 Aralık 2011 Salı

2 Ters 1 Düz

2 Ters 1 düz deyince ilk olarak anne işi kazaklar-el örgüsü atkılar gelir akıllara hep. Ama bu kez bunlara modern yorumlar getiren bir markanın ismi ile karşı karşıyayız. İstanbul Beyoğlu’nda bulunan, bizlere yünlerle ne gibi harikalar yaratıldığını gösteren bir butikle. 



2 Ters 1 Düz; İpek Arnas tarafından 2009 yılında kurulmuş genç bir marka. El örgüsü giyim ve   aksesuar markası olarak yaratılan 2 Ters 1 Düz, tasarımlarında esprili-eğlenceli yaklaşımı ile şimdiden sokak stiline yön veriyor. Tarzına biraz avangardlık biraz da eğlence katmak isteyenlere tavsiye edilir!




Dipnot: Ayrıca 2 ters 1Düz tasarımlarını Cassette, Bilstore, Midnight Express ve Kumpanya 62’de de bulabilirsiniz.  

5 Aralık 2011 Pazartesi

Florence and The Machine

İlk albümlerini her ne kadar dinlemesem de Ceremonicals albümleri dinlenmeyi hak ediyor. Çıkış parçaları “What The Water Gave Me” ile büyük bir çıkış yakalayarak bu şarkı ile bilboard’ın en çok dinlenilen şarkısı listesine bile girdi. 


Vokalleri Florance Welch’in eşsiz sesi ve yorumu ile şarkıyı yaşıyorsunuz adeta. Ceremonicals albümünün bir diğer bomba şarkısı ise Shake it out. 


Çektikleri kliplerle de estetik işler üreten grubun yaptığı tarz ne diye soracak olursanız soul&indie. Siz de son yılların en hızlı çıkış yapan grubu Florence and The Machine’i  dinlemek isterseniz myspace.com/florenceandthemachine.

4 Aralık 2011 Pazar

Zeynep Tosun Rocks!

Genç tasarımcılara imkan sağlayan Londra merkezli On/Off’ta bu kez bir Türk Tasarımcı vardı. O da Zeynep Tosun. İstanbul Fashion Week’te de her zaman farklı çizgisi ile bir adım önde olan Zeynep Tosun, Paris’te On/Off’ta sergilediği defile ile de adını şimdiden altın harflerle yazdı bile. Koleksiyondaki deri ve Kütahya çinilerinin birlikteliğinden doğan müthiş enerji ile modernliğin sınırlarını zorlayan Zeynep Tosun kocaman bir alkışı hak ediyor. 






Koleksiyondaki tasarımlar tam bir doğu-batı sentezi. İstanbul’un ruhunu ve batının modernliğini harmanlayarak oluşturduğu koleksiyon tam da İstanbul gibi bir koleksiyon olmuş. Bence Zeynep Tosun ismini yaptığı işlerle Avrupa’da daha çokça duyuracak gibi. Koleksiyonlarını ve çalışmalarını takibe devam!



RADAR: Laterna Show

İlk kez İstanbul Eskişehir yolculuğunda keşfettim: Özge Ersu ile Bir Dünya Müzik’i. Özge Ersu’nun sesi ve anlatımı ile direkt olarak sizi içine çeken bir radyo programı. Özellikle de yolculuk sırasında dinlenebilecek en iyi programlardan biri olduğunu söyleyebilirim.


 Zaten programında teması ülkeler ve ülkelere ait müzikler. Özellikle bir Küba programı vardı ki sormayın gitsin. Küba müzikleri eşliğinde, o ülkenin hikayelerini dinlemek, hayallere dalmak muazzam. Son günlerde dinlediğim en dikkat çekici radyo programlarından biri. Ana akım radyo programlarından sıkılanlara güzel bir alternatif. Her Cumartesi ve Pazar 17:10’da NTV Radyo’da. Takip edilesi!

9 Kasım 2011 Çarşamba

İyi Tasarım: iPhone Alarm

iPhone’lara farklı yenilikler getirerek kullanılan işleri seviyorum. iPhone Alarm ise bunların nicelerinden birisi. Basit ama zekice.


Tahtadan tasarlanmış iPhone’unuzu koyabileceğiniz sanki bir alarm gibi duran bu obje çok güzel bir kontrastlık yakalamış. Geleneksel malzeme tahta ile iPhone’un buluşması. Geçen aylarda blogda bahsettiğim iPhone atari tasarımından sonra bu gibi bu iyi tasarımların devamını bekliyoruz!

Çağdaş Sanatın Başkenti: İstanbul

İstanbul’a her gittiğimde mutlaka uğramadan geçmediğim mekanların başında gelir: Arter ve Salt Sanat Galerileri. sergilerini kaçırmadığım iki sanat galerisinde bu kez Bienal’e paralel etkinlikler olan sergileri gezdim. Biri Arter’deki Kutluğ Ataman’ın Mezopotamya Dramaturjileri diğeri ise Salt’daki İstanbullaşmak. Her iki sergide birbirinden çarpıcı ve etkileyiciydi. İlk olarak Kutluğ Ataman’ın sergisi ile başlayayım. 


Kutluğ Ataman bu kez sergisinde adından anlaşılacağı üzere doğudaki batı etkilerini anlatan sıra dışı/çağdaş bir sergi ile yine sanatseverleri büyüledi. Çalışmalarını yakından ilk kez gördüğüm Kutluğ Ataman’ın özellikle Kubbe ve Kule işlerini çok sevdim. 


Kubbe çalışmasındaki Batılı tarzları ile poz veren, ama tavırları ve ellerindeki tespihleri ile yine de Doğulu olan Türk gençlerini anlatan video art projesi çok iyi bir anlatımdı. 


İkinci olarak Salt’daki İstanbullaşmak sergisi ise özellikle Asmalımescit’de toplatılan masalar ve bununla birlikte sokak müzisyenlerine yönelik yapılan baskılarla birlikte “sözde” Beyoğlu’nu dönüştürme projesine göndermeler taşıyordu. Sergide özellikle İstanbul’a sorular bölümünü çok sevdim. İstanbul’la ilgili her türlü sorunuzu yazabiliyorsunuz. Ve bu sorular led ekranlarda sergi boyunca dönüyor. Bence intereaktif işler kesinlikle sergiyi daha da anlamlı kılıyor. Sergiyi gezerken bunu fark ettim. 


8 Kasım 2011 Salı

Terry Amca

Fotoğraf stili ve kendine has tarzı ile adeta bir fenomen haline gelen fotoğrafçı Terry Richardson’ın artık bir oyuncağı var! 


Obama’dan Lady Gaga’ya, Marc Jacobs’tan Megan Fox’a neredeyse tüm celebrity alemini fotoğraflayan, meşhur oduncu gömlekli, kocaman gözlüklü fotoğrafçı Terry Amca’nın oyuncaklarını collete.fr adresinden satın alabilirsiniz.


İşte Terry Richardson'ın oyuncu Ben Stiller ile gerçekleştirdiği eğlenceli foto-çekim videosu.


30 Ekim 2011 Pazar

Hayalet USB’ler

Birbirinden farklı ve eğlenceli teknolojik gelişmelerle karşınızdayız efendim. Bu ay size Hayalet USB’leri tanıtacağız. Hayalet mi? Dediğinizi duyar gibiyim. Evet. Evet yanlış duymadınız. Hayalet USBler. Şimdi sizlere kimmiş bu Hayalet USBler biraz tanıtalım. Brando'nun piyasaya sürdüğü Pac-Man'e benzeyen bu şirin ve bir o kadar da kullanışlı şey 85 cm uzunluğundaki USB kablosu ile karanlık olduğunda renk renk ışıklarıyla çevresini aydınlatıyor. 


Hem USB özelliği hem de karanlık olduğunda aydınlatma özelliği ile son derece kullanışlı. Şimdilik sadece hayalet görünümlüler ancak ilerleyen yılarda marka USB’lere farklı fonksiyonlar katacak. Mesela hayalet sesi gibi.  Hayalet sesi ile daha da gerçekçi bir tasarım olacak USB Ghost Light, bakalım ileride bizi daha ne gibi özellikleri ile şaşırtacak.

16 Ekim 2011 Pazar

HİP Aksesuar: RVS by V Gözlükler

Tasarımlarını Lady Gaga, şimdilerde baba olma sevincini yaşayacak olan Jay Z gibi ünlü isimlerin kullandığı RVS by V gözlükler adını iyiden iyiye celebritylerle duyurmaya başlayan ender tasarım markalardan biri. Tasarımların hepsi sıra dışı çizgilere sahip ve renkleri ile bu senenin en “hip” parçalarından biri olacak gibi.
Artık biliyorsunuz ki Clarkent gözlükleri modası ile başlayan, gözleri bozuk olmayanların bile 80’lerin ruhunu yansıtan bu gözlüklerden edinmeye başlamasıyla bu akıma farklı bir yorum getireceğe benziyor RVS Gözlükler. Öncelikle tasarımlar el yapımı. Bence bu da tasarımlara daha da estetik bir değer yüklüyor.



İkinci olarak ise RVS Gözlükler her yerde bulunmuyor. Yani tam anlamı ile butik bir anlayış. Ben de ticari olmayan, butik yapılan tasarımları/çalışmaları daha çok seviyorum. İşte bu yüzden de benim en çok ilgimi çeken aksesuarlardan/parçalardan biri oldu RVS by V gözlükler. 


10 Ekim 2011 Pazartesi

İnternet Mecmuası: Default Magazine

Son yıllarda internet dergiciliği baya popüler oldu. Son dönemlerde sayıları epeyce arttı. Bende size bu piyasanın öncüleri arasında olan Default Magazine’den bahsedeceğim. Default Magazine tasarım, kültür, moda ve müzik konularını içeren online bir dergi.

Default Magazine, alanlarında kendilerini kanıtlamış sanatçıların yanı sıra genç ve gelecek vaat eden sanatçılara da yer vererek, çalışmalarını İnternet dünyasında sergileme fırsat veriyor. 


Bu derginin başında, genel yayın yönetmeni koltuğunda ise tanıdığımız bir ismin eşi oturuyor. Bu isim ise Okan Bayülen’in eşi Şirin Ediger.  Biraz farklı bir şeyler okumak, sıradanlıktan kurtulmak için Default Magazin birebir. İşte adres: defaultmag.com.tr

5 Ekim 2011 Çarşamba

Ben Bieanal Sanatçısı Değilim!

Ardan Özmenoğlu yine farklı ve sıra dışı çarpıcı bir sergi ile karşımızda. Sanatçının sergilerinin/çalışmalarının birer takipçisi olarak yeni sergisini merakla bekliyordum. Sanatçı bu sergisinde Popüler kültürün bilinen portrelerinden Seda Sayan, Türkiye’nin adıyla özdeşleşmiş olan döner kebap, vazgeçilmez ulaşım aracımız mavi minibüsleri ve yüzyıllardır yapıla gelen “ata sporumuz” yağlı pehlivan güreşleri gibi ikonlaşmış figür ve simgeleri, çalışmalarında sıkça kullandığı bir malzeme olan post-it notlar ve bu teknikle buluşturduğu enstalasyonlarla sergiliyor. 


8 Ekim’e kadar Ekavart Gallery’de olacak sergide Özmenoğlu, kendine özgü ve mütevazice başkaldıran bir üslupla, bienal çağında “bienal sanatçısı” olma kavramını da sorguluyor.

18 Eylül 2011 Pazar

D&G’nın Renkli Sonbaharı

Sonbaharın en güzel aylarından biridir Eylül. Tüm vitrinleri yeni sezon coşkusu kapladığı, moda markaları için adeta festival tadında aylardandır Eylül.  Ama markalar içerisinde benim için ayrı bir önem taşıyan marka vardır ki o da D&G.




Her sezon koleksiyonlarıyla harikalar yaratan muhteşem ikilinin 2012 koleksiyonu da her zamanki gibi eğlenceli ve çook retro. 


Koleksiyonda ilk gözüme çarpan kış-sonbahar olmasına rağmen renk seçimlerinin çok olmasıydı. Adeta “Kışın koyu giyilir mottosunu” ayaklar altına alan bir koleksiyon olmuş. Koleksiyondaki detayları çok sevdim. Özellikle Coca-Cola baskılı ceket ve kazaklar bir harika.




D&G yeni koleksiyonunda spor bir şıklığı yakalamış. Renkli pantolonlarla kombinlenen hardal ve koyu renkli kadife ceketler çok güzel bir uyum yakalamış.



Dededen kalma hissi uyandıran “vintage” ceketler bu sonbahar ilk tercihlerimden biri olacak. Hem de Urbanears’ın renkli kulaklıkları ile



H&M’e Versace Dokunuşu

Her yıl Karl Lagerfeld, Stella McCartney, Lanvin gibi farklı markalarla işbirliği yaparak lüks markaları daha alınabilir hale getiren H&M, bu sezonda bir moda devini ağırlayacak. Bu moda evi ise Versace


Yıllardır adeta kült haline gelmiş, tasarımları ile ikon olan Versace, H&M koleksiyonu için adeta “tipik bir Versace” yaratacağını söylemiş. 17 Kasım’da tüm dünyadaki H&M mağazalarında satışa sunulacak olan koleksiyonun ilk görselleri de moda severlerle buluştu.


Koleksiyonda bol deri ve altın detayı kullanan modanın dahi kadını Donatelle Versace, aynı zamanda erkek koleksiyonu hazırlamayı da unutmamış. 


Benim de merakla beklediğim bu koleksiyon için, ben de 17 Kasım’da H&M’in Forum İstanbul’daki mağazasında olacağım.

13 Eylül 2011 Salı

Çoook Retro!

Fotoğrafçılar arasında her zaman tartışılan bir konudur analog mu dijital mi. Analog fotoğraf makine kullananlarda bir yandan her zaman gerçek fotoğrafçı olarak lanse edilmiştir. Bu tartışmalar bir yana dursun benim yeni keşfettiğim Lomo fotoğraf makinelerinden bahsedeceğim.




Modadan, sanata birçok alanda kullanıcı sayısı çok fazla. Lomo makineleri kullanmayan yok gibi. Lomo fotoğraf makineleri çok eski bir marka olmasına rağmen günümüzde de yeni-retro tasarımları ile göz alıcı.   O kadar değişik tasarımları var ki konserve şeklinde bile fotoğraf makinesi tasarlamışlar.




10 Eylül 2011 Cumartesi

Lanvin FW 2011-2012 Eğlenceli AD Campaign Videosu

Lanvin'den farklı bir tanıtım videosu. Özelllikle de kampanyanın şarkısı ile çok çok sıradışı! Şarkı ise Pitbull'un dillere pelesenk olmuş "I Know You Want Me" şarkısı! Lanvin ve Pitbull mu? demeyin.İki zıt kutup gibi adeta değil mi? Ama oldu mu oluyor. İşte Lanvin'in ti'ye alarak hazırladığı, moda dünyasında dikkatleri üzerine çeken videosu :)



8 Eylül 2011 Perşembe

RADAR: Butik Kitapçı “Assouline”

İlk kez Ece Sükan’ın N Moda programında gördüğüm ve daha sonra büyük bir merakla gittiğim Assouline gerçektende kitap marketleri alanında çığır açmış bir yer.



Merkezi Paris’te bulunan, adını ise kurucuları Prosper ve Martine Assouline’den alan bu butik kitapçı beni adeta farklı dünyalara götürdü. İçerisinde modadan, sanata, fotoğraftan gezi kitaplarına kadar birbirinden “cool” kitaplar saklıyormuş da haberim yokmuş.

  
Assouline’i gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Özellikle Assouline life-style alanında kitap çeşitliliği dolayısıyla benden tam not aldı. Kitapçıları gezmeyi sevmiyor olsanız bile Assouline’e uğrayın derim. Çünkü Assouline “vizyonu genişletir, kültürü geliştirir!” bir yer. Assouline’in adresini soracak olursanız, işte adresi: Cevdet Paşa Cad. No. 25A Bebek, İstanbul


Ha bu arada küçük bir DİPNOT: Akaraetler'de, Autoban'da da bulunan Assouline'e uğramadan geçmeyin derim. 


Çünkü Autoban'daki Assouline vitrini adeta insanı kitapların büyülü dünyasına davet ediyor...


Akaretler Autoban Assouline adresi ise burada: Sinanpaşa Mah. Süleyman Seba Cad. No:16-20 Akaretler-Beşiktaş


7 Eylül 2011 Çarşamba

İstanbul Fashion Week Başlıyor

Yapıldığı 2009 yılından bu yana her yıl büyük heyecanla beklenen İstanbul Fashion Week bugün başlıyor. 10 Eylül tarihline kadar sürecek Fashion Week, bu kez İTÜ Taşkışla, Santralistanbul gibi mekânların yerine Beyoğlu’nda. 


Tasarımcıların defilelerinin Beyoğlu Salt ve Garaj İstanbul’da, markaların moda şovlarının ise TRT Tepebaşı stüdyolarının yanı başında dev bir çadırda düzenlenmesine karar verilmiş. Bence de iyi olmuş. Tıpkı İtalya ve Paris’teki moda şovları gibi farklı mekânlarda düzenlenmesi İstanbul Fashion Week’e ayrı bir tat katacak. 

İstanbul Fashion Week 2011 Eylül Takvimi

7 Eylül Çarşamba
16:00 - Karma 1 (Jale Hürdoğan, Aslı Güler, İpek Arnas)
17:30 - Argande
19:00 - Atıl Kutoğlu
21:00 - Tween
8 Eylül Perşembe13:00 - Niyazi Erdoğan
14:30 - Simay Bülbül (Prezentasyon)
16:00 - Özlem Kaya
17:30 - Nejla Güvenç
19:00 - Stüdyo Kaprol
21:00 - Koton
9 Eylül Cuma13:00 - Karma 2 (Şafak Tokur, Seda Zoroğlu, Çiğdem Akın)
14:30 - Özgür Masur
16:00 - Hatice Gökçe
17:30 - Lug von Siga (Gül Ağış) (Tarihi Galatasaray Hamamı)
19:00 - Özlem Süer
20:30 - adL by Cengiz Abazoğlu
21:30 - Mehtap Elaidi
10 Eylül Cumartesi13:00 - Deniz Kaprol
14:30 - Rana-Berna Canok
16:00 - Tuvana Büyükçınar
17:30 - Gamze Saraçoğlu
19:00 - Giovane Gentile
21:00 - Twist

6 Eylül 2011 Salı

En iyi Güz Şarkıları

Eylül her zaman Sonbahar’ın hüzün ile anılan aylarındandır. Kimi zaman yazın hüzünlü bitişini, kimi zamanda yeni başlangıçları temsil eder. Buruk bir yaz aşkının küllerini rüzgârını yaşatan, tatlı yazın ardından kalan anıları hatırlatan şarkılar dinlemek bu mevsimde pek bi güzel oluyor açıkçası. Ben de sizler için en güzel güz şarkılarını seçtim ve bir liste hazırladım. İşte Ipodumdan seçtiklerim:

Norah Jones- More Than This  

      
Nouvelle Vague- In a Manner Of Speaking



Travis-Sing



Amy Winehouse-Back To Black


Brazzaville-Jesse James


Gotan Project-London in the Rain


Astrud Gilberto-The Girl from Ipenema




Yeni Keşif: radioadidasoriginals


FG Radio, Dinamo Fm gibi alternatif müzikler çalan radyolara bir yenisi daha eklendi. Radioadiadasoriginals. Benim de başka alternatif radyolar dinleme arayışına girdiğim dönemlerde keşfettiğim bir radyo.

Ancak Radioadidasoriginals sadece bir internet radyosu olmakla kalmayıp hem de Nokia Ovi işbirliği ile ücretsiz cep telefonu uygulaması olarak rakiplerine fark atmış durumda. Genellikle house, indie-rock, elektronik müzik gibi türlerine yer veren Radioadidasoriginals; aynı zamanda sanat, moda ve müzik ile ilgili etkinlik haberleri, adidas Originals mağazalarına gelen en son ürünler hakkında da bilgiler ve etkinlikleri de bildiriyor. Bence tam da adidas’a yakışır bir radyo olmuş. Takip edilesi! 

30 Ağustos 2011 Salı

Yaşasın Atari !


Şimdilerde ne atari salonları var ne de Mario oynayan çocuklar. Ancak Ipad atari severlere çok parlak bir fikirle, eskiye özlem duyanların gönlüne su serpecek bir tasarım yaptı. O da iCADE iPad Arcade Cabinet.


Ipadinizi iCADE iPad Arcade Cabinet’in Atari tasarımına yerleştiriyorsunuz ve çocukluğunuza ışınlanıyorsunuz. 


Kısacası eski günlere dönmek, çocukluğunuzu yaşamak artık uzaklarda değil! Eğer bu “retro” ürün nerede satılıyor diye soracak olursanız sadece amazon.com da. İlgilenenlere duyurulur

9 Ağustos 2011 Salı

Sıradışı Fotoğrafçı: MEHMET TURGUT

"Hayatım, benim ilham kaynağım"


Mehmet Turgut’un stüdyosundaydım ve rock’n roll ezgilerinin yükseldiği odasına çıkıyorum. 46'nın ve çalışmalarının sıkı takipçisi olarak, fotoğraflarında hissettiğim gibi bir Mehmet Turgut ile karşılaşacağımı düşünüyorum; biraz depresif, biraz karanlık... Ama karşımdaki adam o fotoğraflarda gördüğüm Mehmet Turgut’tan oldukça farklı. Sıcakkanlı,mütevazi,işine çok aşık... Bir de sevgilisine... Gonca Vuslateri nam-ı diğer Küçük Sırlar'ın Ceyla'sı da tıpkı Mehmet Turgut gibi sıcakkanlı ve içten. Mehmet Turgut'un twitter'da, "Dün gece tanıştığım kapüşonlu kız için ölüyorum" diye yazmasıyla başlayan, adeta fenomen olan bir aşk hikayesi onların ki... Bir diğer aşkları ise köpekleri ve iki sevimli kedi... Hayatı dolu dolu yaşayan, hayata dair söyleyeceklerini fotoğraf sanatıyla aktaran  Mehmet Turgut ile Beşiktaş sırtlarındaki stüdyosunda, Gonca Vuslateri'nin hazırladığı nefis kahvaltı eşliğinde fotoğrafçılık serüvenini, aşkı ve İstanbul’u konuştuk. 

Hayat Mottosu: “O son dubleyi içmeyecektik be abi” deriz ya benim de hayat mottom “o son dubleyi içme!”

Fotoğrafla tanışmanız nasıl oldu?
 Fotoğrafla tanışmam aslında çok da tesadüfî bir durum değil. Dedem Mehmet Turgut, babam Ahmet Turgut ve tüm aile bireyleri fotoğrafçı olduğu için fotoğrafçılığın içinde büyüdüm. Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey fotoğraf ve fotoğraf makineleriydi. O yüzden çocukluğum ve gençliğim babamın fotoğraf stüdyosunda geçmiştir. İlerleyen zamanlarda da mesleği yapmaya başladım ve 3. Nesil olarak devam ettiriyorum.

Aslında siz bu mesleği yapmayı düşünmüyormuşsunuz…
Evet. Aslında plastik sanatlar ile uğraşıyordum ve bu alanda bir şeyler yapmak istiyordum. Fotoğrafçılık konusunda çok niyetim yoktu. Her şey plansız-programsız ilerlerdi. Zaman ve şartlar beni fotoğrafçı olmaya itti. Ben de plastik sanatlarda yapamadıklarımı-yaratıcı gücümü fotoğraf sanatına aktardım.

“Fotoğraf” sizin için ne ifade ediyor?
Fotoğraf benim için her şey demek. Hem hayatımı kazandığım mesleğim, hem de hobim. Dertlerimi aktarabildiğim, hem de fotoğrafçı olarak para kazandığım bir mecra. Kısacası fotoğraf benim için nefes alabildiğim bir yer.

Çalışmalarınızda genellikle karanlık ya da depresif bir yan var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Fotoğraflarımın genelinde aslında böyle bir hava yok ama bu benim stilimden kaynaklanıyor. Açıkçası ben fotoğraflarımda “pollyanacalık” oynamayı sevmiyorum. Daha gerçek duyguların peşindeyim. O yüzden de içimden ne geliyorsa, ne hissediyorsam onun fotoğraflarını çekiyorum.

Aslında sizin sanatınızın tanınması/ “Mehmet Turgut” fotoğrafı olarak anlaşılabilmesi açısından önemli bir unsur olsa gerek…
Evet. Bence de. Bu biraz zamanla oluşan bir stil diyebilirim. Kullandığınız kadraj, kullandığınız ışık ve perspektifle oluşan bir durum. Stiliniz oturduğu zamanda insanlar bunun “Mehmet Turgut” fotoğrafı olduğunu anlayabiliyorlar. Benim açımdan stilimin oturması-tanınması çok mutluluk ve gurur verici.

Sıkı bir rock dinleyicisi olduğunuzu biliyorum. Peki, çalışmalarınızda sertlik ve karanlık yönünden rock müziğin etkisinin olduğunu söyleyebilir miyiz?
Dinlediğiniz müzik tarzları ve ideolojiler hayatınızı etkiler. Benim de hayatımda büyük bir yer kaplayan fotoğrafçılığı da etkiliyor tabi ki. Bu kaçınılmaz bir durum.

İlham kaynaklarınız var mıdır?
Belirli bir ilham kaynağım yok. Opera, tiyatro, sinema bana ilham verir gibi bir durum yok. Örneğin bir fotoğrafçının ilham alması gereken kaynaklar vardır, bir başka fotoğrafçı vardır ilham kaynakları kendi hikâyesidir. Tıpkı benim gibi. Benim hayatım başlı başına bir ilham kaynağı. Yaşadığım olayların her biri bir senaryo benim için. Şimdi Gonca (Gonca Vuslateri) ile yaşadığım ilişki bile tanışma aşamasından bugüne kadar uzun metraj film olabilir. Onun için benim bir yapıdan, eserden ilham almama gerek yok. Daha çok yaşadığım olaylardan ilham alıyorum.

Geçmişe dönüp baktığınızda Mehmet Turgut, fotoğrafçılık serüveninde bugün nerede?
Geçmişe baktığım zaman bugünle geçmiş arasında bir farklılık görmüyorum hayatımda. Kariyer anlamında bakacak olursam çok çalışkan bir fotoğrafçıyım ve kariyerimin belirli periyotlarda yükselmesi kaçınılmazdı. Yoksa aynı kotu, aynı siyah tişörtü giyen bir Mehmet Turgut var.

Yapmış olduğunuz kaliteli ve sıra dışı çalışmalarla adınızdan sıkça söz ettiriyorsunuz. Geldiğiniz noktayı düşünürsek bu noktaya geleceğinizi tahmin ediyor muydunuz?
Hiçbir zaman tahminlerim ve hırslarım olmadı. Hiçbir zaman dişimi sıkarak, hırs yaparak bu yolda ilerlemedim. Çok rahat ve emin adımlarla kariyerimde yükseldim. Normalde de hayalperest bir adam değilim. “Rüzgar nereye ben oraya” bir felsefem var. Hayatımda hiçbir zaman plan-programa yer yok.

Kendi markanızı yaratarak adeta bir fenomene dönüştünüz. Öyle ki “Aşk Tesadüfleri Sever” filminde Mehmet Günsür’ün canlandırdığı “Özgür” karakteri sizden esinlenerek yazıldı…
Evet. Daha senaryo aşamasında, karakterin ortaya çıkartılması konusunda Ankara’dan İstanbul’a olan maceramı, çocukluk gençlik yıllarımı anlattım ve senaryo bunun üzerine kuruldu. Filmin senaryosuna da bir ilham verdim. Kendi karakterimi, hayat hikayemi beyaz perdede görmek çok mutluluk verici. “Aşk Tesadüfleri Sever” filmi hayatımda hoş bir anı olarak kalacak.

Kuşkusuz yapmış olduğunuz sıra dışı çalışmalarla Türk fotoğrafçılığında bir çığır açtınız. Siz kendinizi nasıl görüyorsunuz?
Türk fotoğrafçılığına ufakta olsa bir ivme kazandırdığımı ve fotoğraf algısında bir farklılık yarattığımı düşünüyorum. Fotoğraf çekmenin sadece manzara, gün batımı fotoğrafı çekmekten ibaret olmadığını insanlara gösterebildiğimi düşünüyorum ve bunun geri dönüşümünü yavaş yavaş alıyorum. Bu geri dönüşlerin en güzel örneği ise birçok üniversiteden gençler tarafından konferanslara davet edilmem.

Özellikle fotoğraf paylaşım sitelerinin ve sizin gibi birçok farklı fotoğraf sanatçısının artması ile birlikte Türkiye’de fotoğrafa olan ilgi çok arttı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Aslında fotoğraf sadece Türkiye’de değil dünyada da yükselen bir trend haline geldi. Fotoğraf, önünde durulamaz bir potansiyele ve yaratıcılığa sahip. Aynı zamanda kolay ulaşılabilir bir sanat olduğu için aslında popülerleşmesi kaçınılmazdı.

Sizin vereceğiniz tavsiyeler elbette ki çok önemli. Peki, fotoğrafçılığa yeni başlayacak olanlar neler yapmalı/neler yapmamalılar?
Fotoğrafçılığa yeni başlayacak olanlar bir defa hiçbir zaman “ben bunu yapamam, imkânsız” gibi cümleleri kurmaktan kaçınmalılar. Kendilerini kısıtlamamalılar. Model bulamıyorum gibi küçük şeylere takılmasınlar. Çünkü bunların cevabı hepsi insanın zihninde bitiyor. Çok kolay, çok basit bir ampulle bile harika fotoğraflar çekilebilir. Fotoğraf makinesinin hiçbir önemi yok. Hatta bununla ilgili olarak Ara Güler’in “kötü fotoğraf makineleri çok iyi fotoğraflar, iyi fotoğraf makineleri çok kötü fotoğraflar çekebilir” diye bir sözü var. İnsanlar yeter ki yaratıcı güçlerini açığa çıkarmaya çalışsınlar.

AŞK
Kendinizi “aşk adamı” olarak tanımlar mısınız?
Hayatımda hiçbir zaman aşk adamı olmadım. Zaten çok az âşık oldum ve genel anlamda çok az aşık olan insan çok mutsuzdur. O yüzden benim de hayatımın uzun bir döneminde mutsuzdum.

Aşkın fotoğraflarınızda farklı bir etkisi oluyor mu?
Aşkın fotoğraflara birebir etkisi olduğunu düşünmüyorum ancak hayata çok büyük bir etkisi var. Aşkı dürüst bir şekilde yaşayabiliyorsanız hayatınız da otomatikman düzene giriyor. Yalnız olmuyorsunuz ve her şeyden önce aşk size güç veriyor. Zorlukları daha kolay atlatabiliyorsunuz. Örneğin Gonca (Gonca Vuslateri) ile bir konu üzerinde çok güzel sohbetler ve tartışmalar yapabiliyoruz. Sohbetlerden hem beni besleyen hem de Gonca’yı besleyen çok iyi fikirler çıkıyor.

Aşkı bir fotoğraf karesi ile ölümsüzleştirseniz nasıl bir konseptte fotoğraf çekmeyi isterdiniz?
Ölümsüzleştirdim bile.(Gülüyor) Elele dergisi için yapmış olduğum çekimde benim tabut içerisinde, Gonca’nın (Gonca Vuslateri) ise yanımda, başında karganın olduğu fotoğraf benim için bir aşk karesi.

Genellikle aşkın rengi kırmızıdır? Sizin için ne renk?
Aşkın rengi yoktur o tamamen palavra. Kırmızı, gülün rengidir.(Gülüyor)

İSTANBUL
Mehmet Turgut, İstanbul’u nasıl yaşamayı sever?
Bir avuç arkadaşı ile takılmayı çok sever. Çok da gezip tozmayı seven bir adam değilimdir. Genellikle arkadaş grubumla keyif aldığım mekanlarda takılmayı severim. Beni de zaten genellikle Hayal Kahvesi, Roxy gibi yerlerde görürsünüz.

İstanbul’da keyif aldığınız yerler nereleri?
Beyoğlu, Asmalımescit taraflarından keyif alıyorum. Benim için İstanbul’un çok heyecanlandıran bir yanı yok aslında ama Beyoğlu’nda kendimi çok rahat hissediyorum. Ayrıca Maçka’daki Tiyatro Dot’un cafesi Pop-Up son dönemlerde keyif aldığım yerlerin başında geliyor. Pop-up’ın kitaplığından çizgi roman okuyabiliyorum, hem de guitar hero oynayabiliyorum. Tam bana göre bir mekân.

İstanbul yaratıcı dünyanızı ne şekilde besliyor?
İstanbul’un bende bir duygusu yok. İstanbul sadece beni hızlandırıyor. İşlerimi hızlı yapmamı sağlıyor.